26 Şubat 2012 Pazar






JİMNASTİK NEDİR ?


Jimnastik, çoğunlukla kapalı salonlarda aletsiz ya da belirli aletler kullanılarak yapılan beden hareketleridir. Vücuda esneklik sağla­yan jimnastik, aynı zamanda çeviklik, uyum ve güç kazandırır. Jimnastik 19. yüzyılda çağdaş sporlar arasına girdi. Eski Yunanlı­ların kurduğu spor salonlarında erkek spor­cular çıplak olarak spor yaparlardı. Bu yüz­den salonlara "çıplak" anlamındaki gymnos sözcüğünden kaynaklanan gymnasion adı ve­riliyordu. Bu salonlarda yapılan bütün spor çalışmalarına da gymnastike denirdi. Pek çok dile girmiş olan jimnastik sözcüğü buradan gelir.
Jimnastik 18. yüzyıl sonu ile 19. yüzyılın ilk yarısında özellikle iki eğitimcinin çabalarıyla yaygınlaştı. İsveçli Peter Henrik Ling (1776-1839) jimnastik hareketlerini akıcı ve ritmik bir hale getirdi. Alman Friedrich Ludwig Jahn (1778-1852) ise barfiks, paralel bar ve halka gibi bugün de kullanılan jimnastik aletlerini geliştirdi.
İlk jimnastik kulübü 1850'de ABD'de ku­ruldu. Uluslararası Jimnastik Federasyonu (FIG) ise 1881'de kurularak çalışmalarına başladı. 1896'da Pierre Coubertin'in öncülü­ğünde, 1.500 yıllık bir aradan sonra başlatılan Olimpiyat Oyunları'ndaki jimnastik yarışma­larında başlangıçta yalnızca erkekler yer aldı. Kadın jimnastikçiler ilk kez 1928 Amsterdam Olimpiyatları'nda yarışabildiler. 1950'lerden beri olimpiyatlarda ve dünya şampiyonaların­da SSCB, Japonya ve bazı Doğu Avrupa ülkelerinden gelen jimnastikçilerin çok başa­rılı oldukları gözlenmektedir.
Çağdaş jimnastik sporu aletsiz ve aletli olarak ikiye ayrılır. Aletsiz jimnastik herhan­gi bir alet kullanmaksızın yer minderinde yapılan dans benzeri ritmik ve kesintisiz hareketleri içerir. Yer hareketleri de denen aletsiz jimnastikte zarafet, denge ve esneklik gibi özellikler öne çıkar. Aletli jimnastikte ise ya ip, çember, top, lobut ve kurdele gibi hafif aletler ya da barfiks, halka, kulplu beygir gibi vücudun bütün yükünü çeken ağır aletler kul­lanılır.
Aletli Jimnastik
Erkek jimnastikçiler beş çeşit alet kullanır. Bunlar barfiks, paralel bar, kulplu beygir, atlama beygiri ve halkadır.
Barfiks hareketleri iki ayak üzerine yere paralel durumda yerleştirilmiş, yerden 2,55 metre yükseklikte ve 2,40 metre uzunlukta esnek bir çelik çubuk üzerinde yapılır. Özel bir eldiven giyen yarışmacı, iki eliyle kavradı­ğı barfiksin çevresinde döner.
Paralel bar ya da kısaca paralel, ikişer ayak üzerinde duran, yerden 1,75 metre yükseklik­te yatay durumda ve birbirine paralel iki esnek çubuktan oluşur. Yarışmacı paralel barda asılma, sallanma, takla, tek ya da çift el üzerinde amuda kalkma gibi hareketler yapar.
Kulplu beygir, sabit ayaklar ve zincir yardı­mıyla yere sıkıca tutturulmuş, deriyle kaplı bir alettir. Ortasında birbirinden 41-44 cm uzaklıkta paralel iki kulp bulunur. Sporcu, aletin kulplarını ve iki ucunu kullanarak hem denge, hem de güç gerektiren vücut ve bacak hareketleri yapar. Bu hareketleri yaparken, yönünü ve kulpu tutuş biçimini sürekli olarak değiştirir ve bir hareketten öbürüne ara ver­meden geçer.
Atlama beygiri, kulplu beygirle aynı ölçü­lerdedir, ama yerden yüksekliği farklıdır ve kulpları yoktur. Erkek yarışmalarında uzun­lamasına kullanıldığı için uzun beygir adıyla da bilinir. Aletin yakın ya da uzak ucuna ellerini koyarak havaya sıçrayan sporcu, ha­vada kaldığı kısa süre içinde öne ve arkaya salto, takla, burgu gibi figürler yapar. Bütün bu hareketler birkaç saniyede olup bittiğin­den bu üstün beceri gerektiren bir jimnastik dalıdır.
Halka, yukarıdan sarkan tellere asılı iki halkadan oluşur. İki eliyle halkalara asılan sporcu amut, yatay duruş ve salınım hareket­leri yaptıktan sonra, salto ya da benzeri bir figürle yere iner. Duruşlar sırasında halkala­rın sallanmaması gereklidir.
Kadın jimnastikçiler ise üç çeşit alet kulla­nır. Bunlar denge, asimetrik bar ve atlama beygiridir.
Denge, 10 cm genişliğinde, 5 metre uzunlu­ğunda ve yerden 110 cm yüksekliktedir. Denge hareketleri yer hareketlerindeki figür­lerin hemen hemen hepsini içerir. Alete genellikle sıçrama tahtası yardımıyla ve eller kullanılarak uçtan ya da yandan çıkılır.
Asimetrik bar paralel barda olduğu gibi birbirine paralel iki çubuktan oluşur. Çubuk­ların yüksekliği birbirinden farklıdır. Çubuk­ların aralığı sporcunun isteğine göre değiştiri­lebilir. Çubukların farklı yüksekliklerde oluşu hareketlerin yumuşak ve kesintisiz olmasını zorlaştırır.
Atlama beygiri'mn boyutları erkeklerinkiyle aynıdır. Ama, yüksekliği farklıdır ve uzun­lamasına değil de enlemesine kullanılır. Bu yüzden yan beygir adıyla da bilinir.

Aletsiz Jimnastik
Halıyla ya da plastik bir maddeyle kaplı olan 12x12 metrelik bir alanda yapılan ve alet kullanılmayan yer hareketleri, bir güç ve denge gösterisi niteliğindedir. Hareketlerin birbirine bağlanmasında göze çarpacak kesin­tiler bulunmaz ve sporcu bütün alanı kulla­nır.
Kadınların yer hareketlerinde bazen müzik eşliğinde yapılan hareketler dans özellikleri de gösterir.

Ritmik Jimnastik
İlk kez 1984 Seul Oiimpiyatları'nda resmi yarışmalar arasına giren ritmik jimnastikte ip, çember, top, lobut ve kurdele kullanılır. Hareketler çoğunlukla piyanoda çalınan bir müzik eşliğinde yapılır. Sporcu tek aletle yarışır. Jimnastik hareketleriyle dansın uyum­lu bir birleşimi olan ritmik jimnastikte, öbür dallarda olduğu gibi zorunlu hareketler yok­tur. Ama en az iki (olimpiyatlarda üç) zor hareket yapılması gerekir. Puan kazanmada akrobasi yeteneğinden çok özgünlük, jestler, mimikler ve gösterinin akıcılığı rol oynar.
Başarılı jimnastikçiler dengelerini asla yitir­meyen, en zor hareketleri yaparken bile izleyenlere çok kolay yapılıyormuş duygusu­nu veren, kendilerine güvenen sporculardır. 1976 Montreal Oiimpiyatları'nda 14 yaşınday­ken, yedi kez 10 tam puan kazanan Romanya­lı Nadia Comaneci böyle bir jimnastikçiydi.

Türkiye'de Jimnastik
Ülkemizde çağdaş anlamda jimnastik çalış­maları Galatasaray Lisesi'nde başlamıştır. 1868'de Mekteb-i Sultani adıyla kurulan bu okuldan yetişen Ali Faik Üstünidman, okul­daki görevi dışında da jimnastikle ilgileniyor­du. 1889'da yayımladığı Jimnastik yahut Riyaziyat-ı Bedeniye, aynı zamanda Türk sporu­nun ilk kitabıdır. Bir yandan da açtığı özel bir jimnastikhanede sporcu yetiştiren Ali Faik Bey daha sonra Mazhar Kazancı ile birlikte çalışmaya başladı. Mazhar Kazancı askeri okullarda beden eğitimi öğretmenliği yapan bir subaydı. Böylece jimnastik hem sivil, hem de askeri okullarda yaygınlaşmaya başladı.
Olimpiyat Oyunlan'nın 10'uncu yıldönümü dolayısıyla 1906'da Atina'da yapılan Ara Olimpiyatlar'da Yorgo ve Niko Alibranti kardeşler Türkiye'yi temsil ettiler. Yorgo Alibranti 11,4 saniyelik bir dünya ve olimpi­yat rekoruyla "iki elle 10 metrelik halata tırmanma" yarışmasını kazandı.
Mekteb-i Sultani'de Ali Faik Bey'in öğren­cisi olan Selim Sırrı Tarcan İsveç'te öğrendiği aletsiz jimnastiği 1910 yıllarında Türkiye'de yaygınlaştırdı. Böylece Türk jimnastik spo­runda yıllarca süren bir tartışma başladı. Mazhar Bey aletli jimnastiği, Selim Sırrı Bey ise aletsiz jimnastiği savunuyordu. Aletsiz jimnastik daha çok tutuluyordu; ama küçük bir grubun çabalarıyla sürdürülen aletli jim­nastik çalışmaları 1960'ta Jimnastik Federasyonu'nun kurulmasıyla yoğunluk kazandı. Gene de, Balkan şampiyonalarında kazanılan birkaç madalya dışında bugüne kadar önemli bir başarı elde edilemedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder