20 Mayıs 2012 Pazar

Futbol Nedir?

                                                      Allianz Arena Stadı (Bayern Munich)
                                             Dünya'nın süper starları Lionel Messi-C.Ronaldo



                                                     UEFA Şampiyonlar Ligi Kupası
                                                       Türk A Milli Futbol Takımı



FUTBOL TARİHİ





Ayakla oynanılan top oyunlarının MÖ 3000'li Asya Hun Devleti'ne kadar ulaştığı bilinmektedir. Ayrıca Hunların oynadığı bu oyunu Çinliler görerek daha da geliştirmiş ve Cuju adlı oyunu çıkarmıştır. Yani ilk futbol oyununu, Asya'da Hunlar ve Çinliler çıkarmıştır.
Mısır'da mezarlardaki duvar resimlerinde ayakla top oynayan insan figürlerine rastlanmıştır. Hattâ bu zamandan kalma 7,5 cm çapında deri veya ketenden yapılmış toplar, 2500 yıl önceden günümüze kadar ulaşmıştır ve kimi müzelerde sergilenmektedir. Homeros da Odysseia'da top oyunlarından bahseder.
MÖ 2500 yıllarında da Çin'de yere dikilmiş iki mızrak arasından bir topu tekmelemek suretiyle geçirmeye çalışarak talim yapıldığı bilinmektedir.
Orta Asya Türkleri'nin de kız ve erkeklerden kurulu karma takımlarla, topa elle dokunmadan, sadece ayak ve kafa ile vurularak rakip kaleden içeri atmaya çalışarak bir oyun oynadıklari kaynaklarda yer alıyor. İçlerinde Kaşgarlı Mahmut'un da bulundugu pek çok tarihçinin kitaplarında da Türklerin oynadığı "Tepük" isimli bir oyundan bahsedilir. Bu oyunun söylenen kuralları günümüz futboluna oldukça benzer. Elle oynamak yasaktır, faullü hareketler tespit edilmiştir, top oyun alanının dışına çıkamaz.
Günümüz modern futbolunun temeli ise Romalı askerler arasında oynanan “harpastum” adlı oyundur. Futbolun Avrupa’daki tarihi ise büyük bir tartışma konusudur. Fransızlar, İngilizler ve İtalyanlar futbolun ilk defa kendi ülkelerinden diğer ülkelere yayıldığını iddia etmektedirler. Lakin futbol tarih boyunca hemen hemen bütün medeniyetlerde benzer biçimlerde boy göstermiş olsa da bugünkü haline en yakın şeklini 19. yüzyılda İngiltere'de almıştır.

-Kurallar ve Ölçüler
Futbolla ilgili kurallar Uluslararası Futbol Birliği Kurulu (International Football Association Board–IFAB) tarafından belirlenir.
Futbol sahasında taç çizgisi kale çizgisinden daima uzun olmalıdır.
İki taç çizgisi arasında uzanan ve alanı tam ortasından ikiye bölen çizgiye ise orta çizgi adı verilir. Orta çizginin tam ortasında başlama noktası bulunur. Başlangıç noktası merkezli 9,15 metre yarıçapında bulunan çembere de orta yuvarlak denir.
Taç çizgisi ile kale çizgisinin birleştiği noktaya köşe denir. Her köşeye, en az 1.5 m. yüksekliğinde, ucu sivri olmayan ve bayrak takılan bir direk dikilir. Bu direklere bayrak direği denir. Bayrak direkleri ayrıca, orta saha çizgisi hizasında, taç çizgisinin en az 1 m. dışına dikilebilir. Köşe Yayı Her bir köşe Bayrak direğinden itibaren oyun alanı içine 1 m yarıçaplı çeyrek daire yayı çizilir.
Kale çizgilerinin tam ortasında birer kale bulunur. Kale iki kale direği ve bir üst direkten oluşur. İki direk arası 7,32 metre, üst direğin yerden yüksekliği ise 2,44 metredir. Her iki direk ile üst direk aynı kalınlıkta ve en çok 12 santimetre olmalıdır. Kale çizgileri de kale direkleri ile aynı genişlikte olurlar. Kale ağları, yan direklere, üst direğe ve yere iyice tutturulmak ve kaleciye hareket serbestisi vermek şartı ile kalelere takılabilir. Kale direkleri ve üst direk beyaz renkte olmalıdır.
Kale önlerinde kale çizgisine bitişik olmak üzere 40,32 x 16,50 metre boyutlarında ceza alanı bulunur. Bu alan içinde, kalenin hemen önünde 18,32 x 5,50 metre boyutlarındaki başka bir alana da kale alanı (altıpas) denir. Ceza alanı içerisinde kalenin ortasından 11m. uzaklıkta penaltı noktası bulunur. Penaltı noktası merkezli 9,15 metre yarıçapında ceza sahası dışında yer alan ve ceza sahası çizgilerinde sonlanan yayaCeza yayı denir.

Karar 1: Eğer üst direk yerinden çıkar veya kırılırsa, oyun üst direk tamir edilip yerine takılıncaya kadar durdurulur. Eğer tamir imkânı yoksa, oyun tatil edilecektir. Üst direk yerine ip kullanılmasına izin verilmez. Eğer üst direk tamir edilebilirse oyun, oyunun durdurulduğu anda topun bulunduğu yerden yapılacak hakem atışı ile tekrar başlatılır.IFAB Kararları
  • Karar 2: Kale direkleri ve üst direk tahta, metal veya onaylanmış diğer cins malzemeden yapılmalıdır. Şekilleri, kare, dikdörtgen, yuvarlak veya elips olabilir ve oyunculara tehlike yaratmamalıdır.
  • Karar 3: Takımların oyun alanına giriş anından, devre arasında oyun alanından ayrılmalarına ve tekrar oyun alanına dönmelerinden maçın bitimine kadar, oyun alanına ve oyun alanıdaki gereçlere (kale direkleri ve kale ağları ile bunların sınırladığı alan da dahil) her türlü hakiki veya sanal ticari reklam koymak yasaktır. Özellikle kalelere, ağlara, bayrak direkleri ve bayraklarına hiçbir reklam malzemesi konamaz. Bu gereçlere hiçbir yabancı madde (kamera, mikrofon v.s.) takılamaz.
  • Karar 4: Teknik alanın içinde veya taç çizgisinden bir metrelik mesafede olan oyun sahası dışındaki bölgenin zemini üzerinde herhangi bir reklam olmayacaktır. Ayrıca gol çizgisi ile fileler arasındaki bölgeye de reklam konulmasına izin verilmeyecektir.
  • Karar 5: Karar 3'te belirtilen süreler dahilinde, oyun alanında ve oyun alanındaki gereçlerde (kale ağları ve çevirdikleri alanlar da dahil) FIFA'nın, konfederasyonların, ulusal federasyonların, liglerin, kulüplerin veya diğer kurumların hakiki veya sanal arma veya marka (logo veya amblem) reklamlarını yapmak yasaktır.
  • Karar 6: Köşe vuruşu yapılırken gereken uzaklığı sağlayabilmek için, köşe yayından 9.15 m. (10 yarda) uzaklıkta kale çizgisine dik ve oyun alanı dışında bir çizgi çizilebilir.

-Hakem
Maçı yönetmede ve oyun kurallarını uygulamada tam yetkili olarak atanmış kişidir. Futbol dört hakemin yönetiminde ve gözetiminde oynanır. Oyunu orta hakem yönetir ve verdiği kararları kesin olarak uygular. Taç çizgisi üzerinde her yarı saha için bir yardımcı hakem olmak üzere toplam iki yardımcı hakem vardır. Bunlar çapraz olarak yer alırlar. Yardımcı hakemler topun oyun alanının dışına çıkışını, ofsaytları işaret etmenin yanı sıra , elle oynamalarda, golü belirlemede, oyuncu değişikliklerinde orta hakeme yardımcı olurlar. Oyun alanının yarısından sorumlu olan yardımcı hakemler, orta hakemi ellerindeki küçük bayraklarla uyarırlar. Dördüncü hakem oyunu gözler, oyuncu giriş çıkışlarını kontrol eder ve herhangi bir sakatlık durumunda orta hakem görevini icra eder.



Dünyada Futbol

Bütün ülkelerin futbol federasyonları FIFA’ya bağlıdır ve FIFA’nın merkezi İsviçre'nin Zürih şehrindedir. Ayrıca Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) gibi beş tane de kıta konfederasyonu vardır. (AFCCAFCONCACAFCONMEBOL ve OFC).
Ulusal futbol karşılaşmaları, her ülkenin kendi futbol federasyonunun yönetiminde yapılır. Olimpiyat Oyunları'ndaki futbol karşılaşmaları ile Dünya Kupası gibi karşılaşmaları ise FIFA düzenler. Ayrıca her kıta konfederasyonu da kendi yetki alanında karşılaşmalar düzenler. UEFA'nın düzenlediği, UEFA Şampiyonlar LigiUEFA Avrupa Ligiİntertoto Kupasıve şu anda düzenlenmeyen Kupa Galipleri Kupası bu tür turnuvalardır.

FIFA Dünya Kupası [değiştir]

Ana madde: FIFA Dünya Kupası
FIFA Dünya Kupası dört yılda bir düzenlenir. 1930'da düzenlenen ilk Dünya Kupası'nın şampiyonu Uruguay'dır. Son Dünya Kupası 11 Haziran - 11 Temmuz 2010 tarihleri arasındaGüney Afrika'da yapılmış ve kupayı finalde Hollanda'yı 1-0'lık skorla yenen İspanya kazanmıştır. Dünya Kupası'nda en başarılı ülke olan Brezilya, bu kupayı beş kere (19581962,197019942002) kazanmıştır.

3 Mayıs 2012 Perşembe







Atletizm Nedir ?
Alm. Leichtathletik, Fr. Athlétisme, İng. Atletic. İnsanın tabii hareketlerinden olan koşu, atlama, atma ve yürüyüşe dayanan, fiziki performansı devam ettirme ve geliştirme gayesini güden beden çalışmalarının bütünü.
Atletizm diğer spor dallarında olduğu gibi, insanın mükemmel yaratılış özellikleri ile var olmuştur. Bu ekonomik, anatomik yapı sayesinde Atletizm dünyanın en popüler branşlarından biri olma özelliğini elde etmiştir.
Zaman, mesafe ve yükseklik gibi unsurlar atletizmi diğer spor dallarından ayırmıştır. Sınırlayıcı faktörler Günden Güne aşıldıkça, daha kısa zamanda daha uzağa ve daha fazla yüksekliğe ulaşdıkça, yeni rekorlar kırılmakta ve atletizm dünyada daha cazip ve daha popüler duruma gelmektedir.
Bu spor, günümüzde Milletlerarası Amatör Atletizm Federasyonu (IAAF) tarafından düzenlenen kurallara göre bayanlarda l8, erkeklerde 23 branş üzerinden yapılır. Bayanlarda çekiç ve üç adım atlama için hazırlıklar yapılmakta ve bu iki dalın uluslararası müsabakalarda resmiyet kazanması için ön hazırlık çalışmaları devam etmektedir.Tarihi : Milattan önce başlayan atletizm oyunları, 19. yüzyılın ikinci yarısında düzenlenmeye başlamıştır. Bu düzenlemelerde Oxford ve Cembridge üniversiteleri önemli rol oynamışlardır. 1861’de Minciglane adıyla ilk atletizm kulübü kuruldu. Yine l866’da kurulan Ameteur Atletic Clup ile müsabakalar tertib edildi. l877’de İrlanda ve İngiltere atletleri arasında ilk milletlerarası müsabaka düzenlendi. Aynı devirde ABD, Kanada ve diğer ülkelere yayıldı. 1912’de Stochkholm’de Milletlerarası Amatör Atletizm Federasyonu (İAFF) kuruldu ve 150’den fazla ülke üye oldu. Bu kuruluş günümüzde uygulanan atletizm kurallarını tesbit etti.
Türkiye’de atletizm faaliyetleri, Birinci Dünya Savaşından önce görüldüyse de düzenli değildi. 1924’te ilk defa Paris Olimpiyatlarına iştirak edildi. Bu olimpiyattan sonra, Semih Türkdoğan, Ömer Besim Koşalay, Naili Moran gibi atletler yetişti.
Atletizmin tarihinde zihinlerde yer eden başlıca önemli olayları şöyle sıralayabiliriz : ABD’li siyahi atlet Jesy Owens’in Berlin Olimpiyatlarında 4 dalda birden Altın madalya alması, aynı rekorun uzun yıllar sonra ancak l984 Los Angelas Olimpiyatlarında yine bir siyahi atlet Carl Lewis tarafından egale edilmesi... l00 metrede ard arda kırdığı rekorlar ile dikkatleri çeken ve l00 yılın rekorunu önce 1988 Roma Dünya Şampiyonasında 9.83 sn ile, daha sonra da Seul Olimpiyatları’nda 8.79 ile kıran Ben Johnson olayı dünya atletizm tarihine ibret verici bir şekilde geçti. Seul’de yapılan doping kontrolünde anabolik steroid uyarıcısı kullandığı tesbit edilen Johnson, IAAF tarafından iki yıl sahalardan uzaklaştırılma cezası almış ve bu cezası l990 Ekim ayında sona ermiştir. Johnson daha sonra pişmanlık dolu ifadelerle basın toplantıları yapmış, doping aleyhine kampanyalara katılmıştır. Bu dalda Johnson’un rekorları iptal edildiği için, rekor 9.88 sn olarak Carl Lewis’e geçmiştir (88 Seul).
Uzun atlamada ise, ABD’li Bob Beamon’un l968 Meksiko Olimpiyatlarında elde ettiği 8.90 metrelik derece Amerikalı atlet Mike Powel tarafından 8.95 metre ile kırılmıştır.
l979 yılında kırılan bir başka rekor, 200 metrede Pietro Mennea’nın rekoru (19.72 sn) uzun ömürlü rekorlar arasında yerini alıyor. 5000 metrede ise l3 Dakikanın
altına inebilen tek atlet Faslı Said Aoitia oldu. Said’in l2.58.39’luk rekoru, büyük sansasyon meydana getiren rekorlar arasında yer aldı.Atletizmde Branşların Kısaca Tanımı
Yürüyüş :
Uluslararası müsabakalarda ve Olimpiyat oyunlarında bayanlarda l0, erkeklerde 20 km üzerinden yapılır. Yürümede kural, bir Ayak yerden kesilmeden diğer ayağın yere değmesidir. Aksi halde hakemler sporcuyu diskalifiye ederler. Her iki ayağın Havada
olması yasaktır. Yürüyüş, spor olarak ilk defa l867 yılında İngiltere’de yapılmış, 1893 yılında da Berlin ile Viyana arası yürünmüştür.
Kısa mesafe koşuları : Daha çok anaerob kapasiteye dayalı koşulardır. Uzun fule boyu ve düşük adım frekansı bu koşularda neticeye müsbet etki yapar. Erkeklerde ve bayanlarda 100 m, 200 m, 400 m, 4xl00 m, ve 4x400 m bayrak. Bayanlarda l00 m ve 400 m engelli, erkeklerde ll0 m ve 400 m engelli.
Bayanlarda engel boyları : 100 m (84 cm), 400 m (76.2 cm), erkeklerde 110 m (l06.7 cm), 400 m (91.4 cm) olarak uygulanır.

Bütün kısa mesafe koşularında çıkış takozu kullanılır. Çıkış takozu her iki ayağın yerleştirildiği ve ilk hareketi kolaylaştıran bir alettir. Start; yerlerinize, dikkat komutlarından sonra start tabancası patlatılarak verilir. Hakemin tabanca sesinden önce çıkıldığında tabanca ikinci defa hakem tarafından patlatılır, yarış durur. İki defa faullü çıkış yapan diskalifiye olur.
Hakemin dikkat komutundan sonra çıkış pozisyonunda hiç kıpırdamadan durmak esastır. Bütün kısa mesafe koşuları kulvarlıdır. Kulvar, iki beyaz çizgi arası l22 cm olan 400 metrelik alandır. Genelde uluslararası koşu pistlerinde B kulvar bulunur.
Koşu pistinde kulvar farklılıkları :  1-2 (3.52 m), l-3 (7.35 m), 1-4 (11.18 m), l-5 (l5.01 m), 1-6 (18.84 m), 1-7 (22.67 m) 1-8 (26.57 m).
Atletler dairesel pistte her birinin 400 m koşabilmesi için daha doğrusu kavisten doğan farka göre ilk kuvardan sekizinci kulvara sıralanırlar. Buna göre ilk kulvarda koşan ile sekizinci kulvarda koşan arasında start verilirken 26.57 metrelik bir fark görülür.

Bayrak koşuları : İçi boş genellikle alüminyumdan yapılmış 30 cm uzunluğunda 2.5 cm çapında “stafet” denilen bayrak sopasının elden ele 4 atlet tarafından koşturulması şeklinde tarif edebileceğimiz bayrak yarışları, bayanlarda ve erkeklerde 4x100, 4x400 m üzerinden koşulur.
4x100’de üç, 4x400’de bir bayrak değiştirme bölgesi vardır. 4x100 metrede l-2, 2-3 ve 3 ile 4. adamların bayrak değiştirme bölgeleri çıkış yerlerinden l0 m önce ve l0 m sonra olmak üzere 20’şer metredir. İçten, dıştan ve karışık olmak üzere üç türlü bayrak değiştirme vardır.
Genelde uygulanan ve ideal olan değiştirme şöyle yapılır : Birinci koşucu bayrağı sağ eli ile taşır. İkinci koşucu sol eli ile alır. Üçüncü koşucu sağ eli ile alır. Dördüncü ise sol eli ile alır ve koşuya devam eder. Bayrak koşularında değiştirme anında hızların eşitlenmesi son derece önemlidir.
4x400 metrede ise ilk koşucular ile ikinci koşucuların bayrak değiştirmesi genelde her zaman zor olur. Çünkü büyük yarışlarda atletler atbaşı finişe geldiklerinden değiştirme bölgesi karışır. Bunu önlemek için ilk koşucuların ardından bayrağı alanlar 100 m daha koştuktan sonra ancak kulvar değiştirebilirler. Böylece 4x400 metrede kulvar mecburiyeti 500 m olur. Daha sonra ikinci ile üçüncü adamlar için kulvar mecburiyeti yoktur. Genelde hepsi birinci kulvar üzerinde bayrak değiştirirler. Denk mücadelelerde 2. ile 3. ve 3. ile 4. koşucuların bayrak değiştirmeleri sırasında bayrak düşürmeler birbirine çarpmalar olabilir.

20 Nisan 2012 Cuma

Yüzme Sporu



                                                        Türk yüzücü Derya Büyükuncu
                                                         ABD'li yüzücü Michael Phelps

YÜZME SPORU


Yüzme sporu, uluslararası standartlarda boyutu olan (50 metre, 8 kulvar) havuzlarda bedenin kulaç ve ayak hareketlerinden başka bir yardım almadan, her yarışmacının kendi kulvarında, serbest, sırtüstü, kelebek ve kurbağa stillerinin her birinde veya dördü birden karışık olarak, 50, 100, 200, 400, 800, 1500 metrelerde bireysel veya ekip olarak yaptıkları yarışmaya denir.



TÜRK YÜZME SPORU TARİHİ

    Yüzme sporunda, Türklerin daha Orta Asya'dan göç etmeden oradaki nehirlerde ve göllerde yüzdükleri, bilinen bir gerçektir. Londra'daki British Museum'da bulunan bir kabartmada, Uygur Türkleri'nin bugünkü kulaç sitilini bildikleri görülmektedir. Asur-Babiller'in de yüzme sporuyla uğraştıklarına ilişkin belgeler vardır. M.Ö. VIII. yüzyıla ait olduğu sanılan bir Asur kabartmasında, düşman oklarından kaçan Asur savaşçılarının yüzerek karşı kıyıya çıktıkları görülmektedir.

   Öte yandan Hun Türkleri'nin de yüzme ve kürek sporları yaptıkları tarihi belgelerde görülmektedir.

   Osmanlı kültüründe özellikle İstanbul ve İzmir olmak üzere bazı büyük şehirlerimizin kıyılarında kurulan ahşap deniz hamamlarının yüzme sporunun sevilip, yerleşmesinde önemli rolü olmuştur. Kıyılarda denizlere çakılan ağaç kazıkların arasına tahta perdeler çakarak yapılan tahta havuzlarda yaz aylarında İstanbul ve İzmir halkı yüzme sporu yapmaktaydı.

   Yüzme tekniği olarak " Hazret-i Adem sitili" de denilen köpekleme yüzme uygulamaları Anadolu’da başlamıştır. Kulaç sitiline geçiş "Karadeniz Kulacı" denilen ve kolu dirsekten bükmeden ileri doğru sert hareketle atmaya dayanan uygulamalarla başlamıştır. Bu stilde yüzen bir yüzücünün göğsünün su hizasına kadar çıktığı görülür. Karadeniz'in dalgalı ve çırpıntılı deniziyle mücadelede etkili olan bu stil bu nedenle "Karadeniz Kulacı" adıyla anılmıştır.

     Yine buna benzeyen ancak daha sert ve çabuk kulaç şekli kullanılan yüzme tekniğine de " Devri Mahmudiye Kulacı" denilmekteydi. Bu kulaç şeklinin, Sultan Mahmud zamanında donanmanın yeniden ıslahı yapılırken denizcilerin de özel bir eğitime tabi tutulmaları sırasında ortaya çıkarıldığı ve donanmada öğretildiği bilinir.

     İlk Türk tahta havuzlarına " Deniz Hamamı" adı verilmiştir. İstanbul'un en gözde deniz hamamları Kadıköy, Moda ve Boğaziçi kıyılarındaydı. Ayrıca Boğazdaki yalıların bazılarında da özel deniz hamamları vardır. İlk Türk yüzücülerin in bu deniz hamamlarında çalıştıkları bilinir. İstanbul'da olduğu gibi İzmir'deki deniz hamamları da İzmir'de yüzme sporunun doğup gelişmesinde önemli rol oynamıştı. Karşıyaka, Güzelyalı ve Alsancak kordonlarında var olan İzmir deniz hamamları bilinir.

    Türkiye'de modern anlamda yüzme sporuna ilk adımın 1973 yılında Galatasaray Sultaniyesi'nde atıldığı görülür. Okulun Fransa'dan gelen Beden Eğitimi Öğretmeni M. Moiroux, aynı zamanda iyi bir yüzücü olduğundan Galatasaray Sultaniyesi öğrencilerine beden eğitimi deslerinde yüzmeyi de öğretmiştir. Ayrıca Heybeliada'daki Mekteb-i Fünun-ı Bahriye'nin (Deniz Harp Okulu) iç yönetmeliğinin 19. Maddesinde, okulun her öğrencisinin denize girmek ve yüzme öğrenmekle mükellef bulunduğu kesinlikle belirtilmekteydi.

    Evliya Çelebi'nin Seyehatnamesi'nden Kağıthane şenliklerinde yüzme yarışlarının yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Osmanlı Donanmasındaki leventlerinde çok iyi yüzme bildikleri saptanmıştır.

   1900' lü yılların başlarında İstanbul'da bulunan yabancı uyruklular, kendi aralarında yüzme yarışları düzenlemeye başladılar. Bu tür yarışlara zaman zaman Türk gençleri de katılıyorlardı. Yüzme sporuna ilk yer veren kulüp Fenerbahçe olurken, onu Galatasaray izledi. 1922'de Moda-Kınalıada, Fenerbahçe-Kınalıada, Büyükada-Fenerbahçe arasında uzun mesafe yarışları düzenlendi.

    Türkiye' de ilk düzenli yarış, 15 Eylül 1923' te Büyükada'da yapıldı. Aynı yıllarda kurulan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, yüzmenin daha disiplinli olarak yapılmasını sağladı. 1931'de Ekrem Rüştü Akömer'in çabaları ile Türkiye'de ilk yüzme havuzu olan, 25x50 m boyutlarındaki İstanbul Büyükdere Yüzme Havuzu açıldı. Aynı dönemde, İzmir Karşıyaka spor kulübü de yüzme şubesi açtı. Büyükdere Havuzu'nda G.Saray ile başlayan yüzme çalışmaları F.Bahçe, Ortaköy, Vefa, Beykoz kulüplerinin de eklenmesiyle yaygınlaştı.

    Amatör Yüzme Federasyonu FINA (Federation İnternationale de Natation Amateur) kurulmasından önce olimpiyatlarda yer alan yüzme yarışları sportif olmaktan çok uzaktı. 200 m engelli yüzme yarışları, bir direğe tırmanmayı ve bir dizi kayığın üstünden geçtikten sonra, bu kayıkların altlarından yüzerek geçmeyi içeriyordu. Diğer yarışlar ise, su altında en uzun mesafe yüzme, 4000 m yüzme gibi yarışlardı. FINA' nın kurulmasıyla birlikte, bu türden yarışlar kaldırılarak, yarışlarda FINA yönetmeliği esas alındı.

    Bu yönetmelikte yarış mesafelerinin metre cinsinden ölçülmesine karar verilerek yarışma stilleri de serbest, sırtüstü, kurbağalama ve kelebek olarak belirlendi. Türkiye kulüpleri de buna uygun eğitim ve yarışlar düzenlemeye başladılar. Yüzücülerimiz, ilk uluslar arası karşılaşmaya 1934'te o dönemin Sovyetler Birliği' nde katıldı. Türkiye’de ilk yarış ise 1937'de Moda'da yapıldı. Aynı yıl yüzme yarışları Denizcilik Federasyonu'na bağlandı. 1942 yılında Ortaköy'de inşa edilen ilk modern yüzme havuzu açıldı.

    " Lido" ismiyle açılan bu havuzun ölçüleri 33x15 m olup havuzun bir tarafı daha sığdı. Türk yüzme sporunda başlayan yeni dönem, 1943 yılında İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü'nün kurulmasıyla sürdü. İYİK çalışmalarına 1943'ten 1961'e dek Ortaköy'deki Lido Havuzu'nda devam ettikten sonra, kendi tesislerine taşındı. 10 Ağustos 1954'te, 16 saat 50 dakika süren zorlu bir mücadeleyi tamamlayan Murat Güler, Manş Denizi'ni geçen ilk Türk yüzücü oldu.

    1931-1932 yıllarında bayanlar arası yüzme yarışları başlamıştır. Avrupa'da doğup büyüyen Leyla Asım Turgut hanım anavatana döndükten sonra bu sporu sürdürmek istemiş ve Fenerbahçe kulübüne girmişti. Onun tek başına başlattığı bayanlar yüzme spor çalışmaları yeni bayan yüzücülerin katılımıyla genişlemiştir. Bunda Atatürk'ün o yıllarda Türk kadınlarına tanıdığı büyük hakların da önemli etkisi bulunmaktaydı. 1960'lı yıllarda Gülşen Koşkun, Roksan Okan, Nilgün Sökmen, Sevgi Duru ve Lahe Kohen yüzme havuzlarında yıldızlaştılar.

   1980 yılında İzmir'de yapılan İslam Oyunları Sebla Tanık 100 metre serbestte, Elif Ünsal 200 metre serbestte, Yakut Alca 100 metre kelebek , 200 metre serbest ve 200 metre karışıkta, Şehnaz Uslu 200 metre sırtüstüde, Memduha Alpdoğan 400 metre serbestte ve 800 metre serbestte; Yasemin Savran 400 metre karışıkta Türkiye'ye 11 altın madalya kazandırdılar.

  
  Yüzme sporu, 1957'de Denizcilik Federasyonu'ndan ayrılarak, Rıza Salih Saray başkanlığında bağımsız bir federasyona kavuştu. 1970'li yıllarda inşa edilen açık ve kapalı yüzme havuzlarının hizmete girmesi ve miniklere yöneltilen altyapı çalışmaları Türk yüzme sporu açısından olumlu sonuçlar vermeye başladı. 1971 yılında İzmir'de yapılan Akdeniz Oyunlarında Türkiye 15 erkek ve 10 bayan yüzücü 15 sutopucu ve 6 atlayıcı ile yer aldı. Akdeniz Oyunları İzmir de yüzme sporuna karşı duyulan sevginin ve ilginin bir kat daha büyümesine yol açtı.

    Ersin Aydın'ın Anamur-Girne arasında açık denizde yüzmesini Murat Özüak'ın Balkan Şampiyonaları'nda ilk altın madalyayı kazandırması ve Sabri Özün'ün Balkan Şampiyonluğu izledi. 1978 Dünya Okullar Oyunları'nda Zafer Atamer altın madalyaya ulaştı. Şubat 1994'te Dünya Yüzme Federasyonu (FINA)'nun, mayıs ayında ise Avrupa Yüzme, Atlama, Sutopu ve Senkronize Birliği'nin yönetim kurulu toplantıları Türkiye'de yapıldı.

6 Nisan 2012 Cuma






AİKİDO NEDİR ?


Aikidō (Japonca: 合気道) bir "Modern Japon savaş sanatı" (Japonca: 現代武道 Gendai Budō) dır. Japonya'daki diğer savaş sanatları gibi aikido sadece kendini korumak için değil aynı zamanda ruhsal gelişim için de bir öğretidir.
Aikido adı üç
kanji'den oluşmaktadır:
  • 合 ai (birleşme, uyum)
  • 気 ki (veya çi)(yaşam gücü, ruh)
  • 道 dō (yol)
Bir bütün olarak da anlamı "Yaşam Gücü İle Bütünleşme Yolu"dur. Aikidonun felsefesi insanın kendi yaşam gücünü geliştirmekten ibarettir. Yaşam gücünü geliştirmek ama kazanım ile veya yenilgi ile bağlanmamaktır. Aikido öğrencilerine aikidoka denir. Aikidonun savaş sanatı olarak ortaya çıkışı 1930-1960 yıllarına rastlar. Aikidonun kurucusu ve ilk hocası (bilindiği adıyla Ōsensei) Morihei Ueshiba (1883-1969) dır. Teknik anlamda aikidonun temelinde yatan savaş sanatları Daito-ryu Aikijujutsu ve Kendo veya diğer adıyla Japon kılıç savaş sanatlarıdır.
Karşılaşma sırasında amaç kendini korumak ve saldırganın gücünü saldırgana karşı kullanarak safdışı bırakmaktır. Diğer savaş sanatlarindan özellikle farkı düşmanın dengesini yitirmesini sağlamak ve "kombo" tabir edilen arka arkaya yapılan birkaç teknik ile saldırganı safdışı bırakmaktır. Saldırganın enerjisinin kendisine karşı kullanılmasi fiziksel güçten çok, doğru zamanlama ve iyi gözlem gerektirir.
Fakat unutulmaması gereken şey; aikido'nun bir saldırı sanatı değil, bir savunma sanatı olduğudur. Bununla birlikte Aikido modern ve geleneksel olarak ikiye ayrılmıştır. Modern Aikido daha çok Avrupa'ya uygun hale getirilmiş hâli olmakla birlikte, Geleneksel Aikido (Iwama Ryu)hala köklerini korumakta ve kaynağından ilk çıktığı gibi devam etmektedir.
Tekniklerin çıkış noktaları Japon kılıç savaş sanatları olduğundan dolayı en verimli çalışma yolu tahta kılıçla (bokken) çalışmadır.-Hareketlerin çıkış noktalarını öğrenerek- Aikido her yaşta çalışılabileceği gibi bedensel gelişimini tamamlamamış kişilerin çalışmaması önerilmektedir.

Türkiye'de Aikido
Aikido bütün Japon savaş sanatları gibi Türkiye'ye Judo üzerinden girmiştir. 1969 yılında Judo Federasyonu teknik direktörü Michael Novowitch antrenör kurslarında judonun yanı sıra Aikido eğitimi de vermiş, 1970'lerde Novowitch ve ardından İbrahim Öztek tarafından çeşitli judo organizasyonlarında Aikido gösterileri yapılmıştır. 1980 yılında Türkiye'ye gelen Kenji Kumagai tarafından 1982-1988 yılları arasında çok sayıda Türk judocusuna Aikido dersleri verilmiş, Türk Aikido'sunun sürekli temelleri atılmıştır. Aikido 1999 yılında Türkiye Judo Federasyonu'na, 2006 yılında ise Türkiye Wushu Federasyonu'na bağlanmıştır.

23 Mart 2012 Cuma







BUZ PATENİ NEDİR ? 
Artistik buz pateni bireysel, çift ya da grup olarak buz üstünde dönüş, atlayış, kaldırış, adım dizisi gibi hareketlerin yapıldığı bir olimpiyat sporudur. Yarışmalarda müzik eşliğinde, yapılacak dansın ya da gösterinin konusuna uygun kostümlerle gerçekleştirilir. Sporun uluslararası yönetim organı International Skating Union kısa adıyla ISU'dur. Artistik buz pateni 1908 Yaz Olimpiyatları ile olimpiyat programına alınmış, 1924 Kış Olimpiyatları ile de ilk kez Kış Olimpiyatları altında yapılmıştır. ISU, Avrupa Şampiyonası, Dünya Şampiyonası, Dört Kıta Şampiyonası ve İSU Grand Prix Yarışmaları gibi yarışmalarda düzenler.
Olimpiyatlar düzeyinde yarışmalar Buz Dansı, Çiftler, Tekler disiplinlerinde yapılır. Bunun dışında artistik patinaj başka pek çok değişik şekilde dörtlü ya da 10-12 kişilik gruplar halinde de icra edilebilir. (senkronize kayma)


Senkronize kayma

   Disiplinler
  • Tekler yarışmaları sadece 1 erkek ya da sadece 1 kadın sporcunun (ISU kurallarında "ladies" olarak geçer) atlayış, dönüş, adım dizisi (step sequences), spiral ve diğer başka teknik elemanları gösterdiği disiplindir.
  • Çiftler bir kadın ve bir erkek sporcudan oluşan çiftin, çiftlere özel teknik elemanlar olan ölüm spirali, twist kaldırışı gibi elemanlarla birlikte fırlatmalı atlayış, (erkek sporcu kadın sporcuyu havaya atar ve kadın sporcu havada atlayışı yapar), yan yana ve birlikte dönüşler yaotığı disiplindir. Çiftlerde kaldırışlarda kadın sporcu erkek sporcunun baş seviyesinin üstünde tutulur.
  • Buz dansı yine bir kadın ve bir erkek sporcu birlikte yaptığı bir disiplindir. Çiftlerden teknik elemanlar olarak çok daha farklıdır. Buz dansı kaldırışlarında kadın sporcu erkek sporcunun muz seviyesini tamamen geçemez. Buz dansı genelde ayak oyunlarına, dans tutuşlarına ve müzikle uyuma yoğunlaşır.

Atlayışlar


Patenci atlayış sırasında havada dönerken
Buz Pateninde 6 önemli atlayış (jump) vardır. Bunlardan 3'ü ayağa buz vurup güç alarak, diğer 3'ü ise havaya sıçrayarak gerçekleştirilir.
Bunlardan ayağı buza vurup güç alarak yapılanlar:
  1. Toe loop
  2. Flip
  3. Lutz
Havaya sıçrayarak yapılanlar:
  1. Salchow
  2. Loop
  3. Axel
Bu atlayışlar tek başlarına yapılabildikleri gibi arka arkaya, kombine bir biçimde de yapılabilirler. Kombine atlamalar patenciye daha fazla puan kazandırır. Atlayışlar tekli, ikili, üçlü, dörtlü olarak gösterilebilir. Üçlü atlayış patencinin havada üç tur döndüğü anlamına gelir.

Dönüşler

Dosya:Angeöhlhjkljklkjlklkjljkljljklla Nikodinov 2.jpg
Ayakta pozisyonda yapılan dönüşlerden biri: layback dönüşü
Artistik patinaj dönüşleri artistik buz pateninde patencinin buzdaki bir nokta üzerinde kendi etrafında dönüş yaptığı teknik elemandır. Dönüşler sırasında bir ya da birden fazla pozisyon gösterilir. ISU Puanlama Sistemi'nde 'spin' kelimesinden ortaya çıkan Sp kısaltması ile gösterilir.
Kolların, bacakların, ayakların ve karın bölgesinin farklı pozisyonlar aldığı bir çok dönüş türü bulunmaktadır. Dönüşler, artistik buz pateni yarışmalarında yapılması gereken zorunlu elemanlardan biridir. Birden fazla pozisyon gösterilen ya da ayak değiştirerek yapılan dönüşler kombine dönüş (combination spin) olarak adlandırılır. Dönüşler iki ayakta kullanılarak yapılabilir. Patenciler iki yöne de dönerek yapılan dönüşleri nadiren tercih eder ve genelde sadece bir yöne dönüş yapar. Saat yönünde dönen patenciler için sol ayakla yapılan bir dönüş forward ya da front spin (ileriye/öne), sağ ayakla yapılan dönüşler ise back spin (geriye) olarak adlandırılır.
Dönüşler ayakta yapılan, oturularak yapılan ve camel pozisyonunda yapılan dönüşler olarak üçe ayrılabilir.

Kaldırışlar


Çiftlerden bir kaldırış örneği. Çiftlerde kaldırışlarda partner, erkek sporcunun omuz seviyesinin üstünde tutulur. (Maria Mukhortova & Maxim Trankov)
Artistik Patinaj kaldırışları (Figure skating lifts) çiftlerde ve buz dansında programda yer alması gereken zorunlu elemanlardır. Çiftlerde ve buz dansında kaldırışların özellikleri farklıdır. Buz dansında patenciler partnerlerini omuz seviyesinin üzerine tamamen çıkaramaz. Kaldırışlar senkronize kayma'da da yapılmaktadır.
Bu zorunlu elemanlar ISU Puanlama Sisteminda lift (kaldırış) kelimesinin kısaltması Li kodu ile gösterilir.
Buz dansında International Skating Union (ISU) yarışmaları için geçerli olan yedi değişik kaldırış tipi vardır. Bu kaldırışlarda her takım değişik pozisyonlar kullanabilir. Buz dansı kaldırışlarında zorluk seviyesinin belirlenmesi için her pozisyon en az 3 saniye gösterilmelidir. Her poziyon program boyunca yanlızca bir kere kullanılabilir. Bu kaldırışlar kısa (6 saniye) ya da uzun (10 saniye) sürelerde gösterilebilir.
Dans kaldırışlarından farklı olarak çiftlerde kaldırışlar tutuşlara göre gruplandırılır. ISU kuralları 5 değişik kaldırış türü içerir ve bu kaldırışlar zorluk düzeylerine göre derecelendirilir. [4] ISU'nun büyükler düzeyindeki yarışmaları için erkek sporcu birden fazla, üç buçuktan az syıda dönüş yapmalıdır. Uzun tutulan kaldırışlar ceza puanına sebebp olabilir. Kaldırışların grubu kadın sporcu erkek sporcunun omzunun üzerine çıktığı andaki tutuş ile belirlenir.
Kaldırışlar çıkış pozisyonu, iniş kenarı, havadaki pozisyon ya da kadın sporcu kaldırılırken tutulan tutuşa göre isimlendirilebilir.

Puanlama Sistemi

2002 Kış Olimpiyatları'na kadar Buz Pateninde 6'lık sistem denen, sporcuların sergilediği programın 6 tam puan üzerinden değerlendirildiği bir sistem uygulanmıştır. Bu sistemde hakemler sporcunun performansına göre teknik ve artistik olarak 2 farklı puan verirler. Teknik puanlar sporcunun yaptığı atlayışlar, dönüşler, bunların hatasız yapılıp yapılmaması gibi serideki teknik elemanları, artistik puanlar ise sporcunun müzikle uyumu, kostümleri, buz pistinin kullanımı gibi öğeleri içerir. Hakemler sporcuyu 6.0 tam puan üzerinden değerlendirir. 6.0 tam puan serinin kusursuz bir biçimde sergilendiğini gösterir. Hakemler 5.4 ya da 4.2 gibi ondalık puanlar da verebilir.
2002 Kış Olimpiyatlarında Çiftler kategorisi yarışmasında patlak veren, sonunda 2 çiftin birden olimpiyat şampiyonu ilan edildiği olaylardan sonra yeni bir puanlama sistemi getirildi.
Bu sistemde sporcuların yaptıkları her bir hareketin (atlayışlar,dönüşler,kaldırışlar) bir ham puanı vardır. Hakemler hareketin yapılışına göre sporcuya bu puandan 3 puan fazla ya da 3 puan düşük verebilir.
Ancak sistem Buz Pateni'ne zarar verdiği, sporcuların programlarının zorlaştığı ancak artistik yönden zayıfladığı, sporcuların kendilerini çok zorladıkları ve bunun sakatlanmalara sebebiyet verdiği yönünde eleştiriler aldı.